Türkçe
Sorah Al-A'raf (The Heights )

Verses Number 206

المصSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 1
Elif, lâm, mîm, sâd.
كِتَابٌ أُنزِلَ إِلَيْكَ فَلاَ يَكُن فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِّنْهُ لِتُنذِرَ بِهِ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 2
(Bu,) sana indirilen bir Kitab'tir. Onunla (insanlari) uyarman ve inananlara ögüt (vermen) hususunda gögsünde bir sikinti olmasin.
اتَّبِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلاَ تَتَّبِعُواْ مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء قَلِيلاً مَّا تَذَكَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 3
(Ey insanlar) Rabbinizden, size indirilene uyun ve O'ndan baska dostlara uymayin. Ne kadar da az ögüt aliyorsunuz!
وَكَم مِّن قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا فَجَاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَائِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 4
Nice kentler helak ettik. Gece yatarlarken, yahut gündüz uyurlarken, azabimiz onlara geliverdi.
فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا إِلاَّ أَن قَالُواْ إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 5
Azabimiz onlara geldiginde "Biz gerçekten zalimlermisiz!" demelerinden baska yalvarislari kalmadi.
فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 6
Kendilerine elçi gönderilmis olanlara da soracagiz, gönderilen elçilere de soracagiz.
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَائِبِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 7
Ve elbette onlara, olan-biten herseyi bir bilgi ile anlatacagiz; çünkü biz onlardan uzak degiliz.
وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 8
O gün (amelleri tartacak) terazi haktir. Kimin (sevap) tartilari agir gelirse, iste onlar kurtulanlardir.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُم بِمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَظْلِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 9
Kimin (sevap) tartilari hafif gelirse, iste onlar da âyetlerimize haksizlik etmelerinden ötürü kendilerini ziyana sokanlardir.
وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ قَلِيلاً مَّا تَشْكُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 10
Dogrusu Biz sizi yeryüzünde, yerlestirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az sükrediyorsunuz!
وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلائِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَ فَسَجَدُواْ إِلاَّ إِبْلِيسَ لَمْ يَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 11
Sizi yarattik, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik; hepsi secde ettiler, yalniz Iblis, secde edenlerden olmadi.
قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 12
(Allah) buyurdu: "Sana emrettigim zaman, seni secde etmekten alikoyan nedir?" (Iblis): "Ben, dedi, ondan hayirliyim; beni atesten yarattin, onu çamurdan yarattin."
قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ أَن تَتَكَبَّرَ فِيهَا فَاخْرُجْ إِنَّكَ مِنَ الصَّاغِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 13
(Allah) buyurdu: "Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin degildir. Çik, çünkü sen asagiliklardansin."
قَالَ أَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 14
(Iblis) dedi: (Bari) bana (insanlarin) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."
قَالَ إِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 15
(Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmislerdensin."
قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي لأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 16
"Öyleyse, dedi, beni azdirmana karsilik, and içerim ki, ben de onlar(i saptirmak) için senin dogru yolunun üstüne oturacagim."
ثُمَّ لآتِيَنَّهُم مِّن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَن شَمَائِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 17
"Sonra (onlarin) önlerinden arkalarindan, saglarindan sollarindan onlara sokulacagim ve sen, çoklarini sükredenlerden, bulmayacaksin."
قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُومًا مَّدْحُورًا لَّمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكُمْ أَجْمَعِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 18
(Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmis ve kovulmus olarak oradan çik. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracagim."
وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلاَ مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلاَ تَقْرَبَا هَذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 19
(Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve esin cennette durun, dilediginiz yerden yeyin; fakat su agaca yaklasmayin, yoksa zalimlerden olursunuz."
فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِن سَوْآتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلاَّ أَن تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 20
Derken onlarin, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fisildadi: "Rabbiniz, baska bir sebepten dolayi degil, sirf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalicilardan olursunuz diye sizi su agaçtan men etti." dedi.
وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 21
Ve onlara: "Elbette ben size ögüt verenlerdenim." diye de yemin etti.
فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 22
Böylece onlari aldatarak asagi sarkitti (önceki mevkilerinden indirdi). Agaci(n meyvesini) tadinca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarini üst üste yamayip üzerlerini örtmege basladilar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o agaçtan men etmedim mi ve seytan size apaçik düsmandir, demedim mi?"
قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 23
Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eger bizi bagislamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana ugrayacaklardan oluruz!"
قَالَ اهْبِطُواْ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ وَلَكُمْ فِي الأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَى حِينٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 24
(Allah) buyurdu: "Birbirinize düsman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalip geçinmeniz gerekmektedir."
قَالَ فِيهَا تَحْيَوْنَ وَفِيهَا تَمُوتُونَ وَمِنْهَا تُخْرَجُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 25
"Orada yasayacaksiniz, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çikarilacaksiniz!" dedi.
يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْآتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 26
Ey Âdemogullari, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayirli olan, takva elbisesidir. Iste bu(nlar), Allah'in âyetlerindendir, belki düsünüp ögüt alirlar.
يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْآتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 27
Ey Âdemogullari. Seytan, ana babanizi, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çikardigi gibi, sizi de (sasirtip) bir belaya düsürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onlari göremeyeceginiz yerden sizi görürler. Biz, seytanlari, inanmayanlarin dostu yaptik.
وَإِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً قَالُواْ وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءَنَا وَاللَّهُ أَمَرَنَا بِهَا قُلْ إِنَّ اللَّهَ لاَ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء أَتَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 28
Onlar bir kötülük yaptiklari zaman: "Babalarimizi bu yolda bulduk, bunu bize Allah emretti." derler. De ki: "Allah kötülügü emretmez. Allah'a karsi bilmediginiz seyleri mi söylüyorsunuz?"
قُلْ أَمَرَ رَبِّي بِالْقِسْطِ وَأَقِيمُواْ وُجُوهَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 29
De ki: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescidde yüzünüzü O'na dogrultun ve dini yalniz kendisine has kilarak O'na yalvarin. Ilkin sizi yarattigi gibi yine O'na döneceksiniz."
فَرِيقًا هَدَى وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلالَةُ إِنَّهُمُ اتَّخَذُوا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ اللَّهِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 30
(O) bir toplulugu dogru yola iletti, bir topluluga da sapiklik hak oldu. Çünkü onlar, seytanlari Allah'tan baska dostlar tuttular ve kendilerinin de dogru yolda olduklarini saniyorlar.
يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 31
Ey Âdemogullari! Her mescide gidisinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin, için, fakat israf etmeyin, Çünkü Allah israf edenleri sevmez.
قُلْ مَنْ حَرَّمَ زِينَةَ اللَّهِ الَّتِيَ أَخْرَجَ لِعِبَادِهِ وَالطَّيِّبَاتِ مِنَ الرِّزْقِ قُلْ هِي لِلَّذِينَ آمَنُواْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا خَالِصَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 32
De ki: "Allah'in kullari için çikardigi zinetleri ve tertemiz riziklari kim haram kilmis?" De ki: "Bunlar, bu dünya hayatinda inananlar içindir, kiyamet gününde de yalniz onlara mahsustur". Iste böylece biz âyetleri bilen bir topluluga uzun uzun açikliyoruz.
قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُواْ بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللَّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 33
De ki: "Rabbim, sadece fuhsiyati, onun açik ve gizli olanini, günahlari, haksiz yere isyani, haklarinda hiç bir delil indirmedigi seyleri Allah'a ortak kosmanizi ve Allah hakkinda bilmediginiz seyleri söylemenizi yasaklamistir".
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 34
Her ümmetin bir eceli vardir. O ecel geldiginde, ne bir ân erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 35
Ey Âdemogullari! Size içinizden peygamberler gelip âyetlerimi anlattiklarinda, kim Allah'tan korkar ve kendini düzeltirse, iste onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 36
Kim de âyetlerimizi yalanlar ve onlara karsi büyüklük taslarsa, iste onlar cehennemliktirler ve orada ebedî olarak kalacaklardir.
فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءَتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 37
Allah'a karsi yalan uyduran yahut âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Onlara Kitap'tan nasipleri erisir. Canlarini alacak elçilerimiz gelince onlara: "Allah'tan baska taptiklariniz nerede?" derler. Onlar: "O taptiklarimiz bizden sapip ayrildilar." derler. Böylece kendilerinin kâfir olduklarina bizzat sahitlik ederler.
قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 38
Allah onlara: "Sizden önce geçmis cin ve insan topluluklariyla beraber cehennem atesine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardesine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandiginda, sonrakiler öncekiler hakkinda derler ki: "Rabbimiz ! Iste sunlar bizi dogru yoldan saptirdi. Onlara cehennem atesinden kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabi kat kattir, fakat siz bilemezsiniz".
وَقَالَتْ أُولاهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 39
Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden bir üstünlügünüz yoktur. O halde yaptiklarinizdan dolayi azabi tadin".
إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 40
Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, iste onlara gögün kapilari açilmayacak ve deve (veya halat) igne deliginden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. Iste suçlulari böyle cezalandiririz.
لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 41
Onlara cehennemde atesten bir yatak, üstlerine de (atesten) örtüler vardir. Biz zalimleri iste böyle cezalandiririz.
وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 42
Iman edenler ve iyi amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir sey teklif etmeyiz iste onlar cennet ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardir.
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 43
Orada kalblerinde bulunan kini çikarip atariz. Onlarin altlarindan irmaklar akar. "Bizi buna erdiren Allah'a hamdolsun. Eger Allah bizi dogru yola sevk etmeseydi biz dogru yola erisemezdik. Süphesiz Rabbimizin peygamberleri bize gerçegi getirmisler." derler. Onlara söyle seslenilir: "Iste size cennet! Yaptiklariniza karsilik buna varis oldunuz".
وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 44
Cennet ehli, cehennem ehline: "Rabbimizin bize vaad ettigini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaad ettigini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler. Onlar da "evet" derler. Bunun üzerine aralarinda bir çagirici söyle seslenir: "Allah'in laneti zalimler üzerine olsun!
الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 45
Onlar, Allah'in yolundan men ederler ve onu egriltmek isterler, ahireti de inkâr ederlerdi".
وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلامٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 46
Cennetliklerle cehennemlikler arasinda bir perde vardir. A'raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarindan taniyan kisiler vardir. Bunlar cennetliklere: "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemis, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 47
Gözleri cehennemlikler tarafina çevrilince de :"Rabbimiz! Bizi zalim toplulukla beraber eyleme!" derler.
وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 48
A'raftakiler yüzlerinden tanidiklari kisilere seslenerek söyle derler: "Ne toplulugunuz, ne de büyüklük taslamaniz, size hiç bir yarar saglamadi".
أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 49
"Allah onlari hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiginiz kimseler bunlar miydi?" (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artik size ne korku vardir, ne de siz üzüleceksiniz" derler.
وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ قَالُواْ إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 50
Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akitin veya Allah'in size verdigi riziktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler de: "Allah, bunlarin ikisini de kâfirlere haram kildi." derler.
الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 51
Onlar ki, dinlerini bir eglence ve oyun yerine koydular ve dünya hayati kendilerini aldatti. Onlar, bugüne kavusacaklarini nasil unuttular ve âyetlerimizi nasil inkâr ettilerse, biz de bugün onlari öyle unuturuz.
وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 52
Gerçekten onlara, bilgiye göre açikladigimiz, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olan bir Kitap getirdik.
هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 53
Ille onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldigi (verdigi haberler ortaya çiktigi) gün, önceden onu unutmus olanlar derler ki: "Dogrusu Rabbimizin elçileri gerçegi getirmis. Simdi bizim sefaatçilerimiz var mi ki bize sefaat etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptiklarimizdan baskasini yapalim?" Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurduklari seyler kendilerinden sapti, kaybolup gitti.
إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 54
Süphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri alti günde yaratti, sonra Ars üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; günes, ay ve yildizlar emrine âmâdedir. Iyi biliniz ki yaratma ve emir O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 55
Rabbinize yalvara yalvara ve gizlice dua edin. Çünkü O, haddi asanlari sevmez.
وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 56
Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayin. O'na, korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki Allah'in rahmeti, iyilik edenlere yakindir.
وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 57
Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarlari gönderen O'dur. O rüzgarlar, yagmur yüklü bulutlari yüklenince, onu kurak bir memlekete gönderir, sonra onunla yagmur yagdirir ve onunla her çesit ürünü yetistiririz. Iste Biz, ölüleri de böyle diriltiriz. Gerekir ki düsünür, ibret alirsiniz.
وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَالَّذِي خَبُثَ لاَ يَخْرُجُ إِلاَّ نَكِدًا كَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 58
Güzel memleketin bitkisi, Rabbinin izniyle çikar; kötü olandan ise yararsiz bitkiden baska bir sey çikmaz. Iste biz, sükreden bir toplum için âyetleri böyle açiklariz.
لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 59
Andolsun ki Nûh'u elçi olarak kavmine gönderdik de dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin sizin O'ndan baska bir ilâhiniz yoktur. Dogrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabindan korkuyorum."
قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلالٍ مُّبِينٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 60
Kavminden ileri gelenler dediler ki: "Biz seni apaçik bir sapiklik içinde görüyoruz".
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلالَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 61
(Nûh) dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapiklik yok, ben âlemlerin Rabbi tarafindan gönderilmis bir elçiyim."
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 62
"Size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyuruyorum, size ögüt veriyorum ve Allah tarafindan, sizin bilmediginiz seyleri biliyorum."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُواْ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 63
(Allah'in azabindan) sakinip da rahmete nail olmaniz için, içinizden sizi uyaracak bir adam vasitasiyla size bir zikir(kitap) gelmesine sastiniz mi?"
فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُواْ قَوْمًا عَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 64
O'nu yalanladilar, biz de O'nu ve O'nunla beraber gemide bulunanlari kurtardik, âyetlerimizi yalanlayanlari bogduk! Çünkü onlar, kalb gözleri körlesmis bir kavim idiler.
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 65
Âd (kavmin)e de kardesleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan baska bir ilâhiniz yoktur. (O'na karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?" dedi.
قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 66
Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Biz seni bir çilginlik içinde görüyoruz, ve gerçekten seni yalancilardan saniyoruz."
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 67
(Hûd), "Ey kavmim! Bende çilginlik yok, ben âlemlerin Rabbi tarafindan gönderilmis bir elçiyim." dedi.
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 68
"Size Rabbimin gönderdigi gerçekleri teblig ediyorum ve ben sizin için güvenilir bir ögütçüyüm."
أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 69
"Sizi uyarmasi için içinizden bir adam araciligi ile, size bir zikir gelmesine sastiniz mi? Düsünün ki (Allah) sizi, Nûh kavminden sonra, onlarin yerine hâkimler yapti ve yaratilista sizi onlardan üstün kildi. Allah'in nimetlerini hatirlayin ki, kurtulusa eresiniz."
قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 70
Dediler ki: "Ya, demek sen tek Allah'a kulluk edelim ve atalarimizin taptiklarini birakalim diye mi (bize) geldin? Eger dogrulardan isen bizi tehdit ettigin (o azabi) bize getir!"
قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا نَزَّلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 71
(Hûd) dedi ki: "Artik size Rabbinizden bir azap ve bir hisim inmistir. Haklarinda Allah'in hiç bir delil indirmedigi, sadece sizin ve atalarinizin taktigi kuru isimler hususunda benimle tartisiyor musunuz? Bekleyin öyleyse, süphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!
فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 72
Onu ve onunla beraber olanlari rahmetimizle kurtardik ve âyetlerimizi yalanlayip da iman etmeyenlerin kökünü kestik.
وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 73
Semûd kavmine de kardesleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan baska bir ilâhiniz yoktur. Size Rabbinizden açik bir delil geldi. Iste su, Allah'in devesi, size bir mucizedir; birakin onu Allah'in yeryüzünde yesin (içsin), sakin ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi aci bir azap yakalar."
وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 74
Düsünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kildi. Ve yer yüzünde sizi yerlestirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapiyorsunuz, daglarinda evler yontuyorsunuz. Artik Allah'in nimetlerini hatirlayin da yeryüzünde fesatçilar olarak karisiklik çikarmayin.
قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُواْ لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُّرْسَلٌ مِّن رَّبِّهِ قَالُواْ إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 75
Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayif görünen müminlere: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafindan gönderildigini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), dogrusu biz onunla gönderilene inananlariz!" dediler.
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا بِالَّذِيَ آمَنتُمْ بِهِ كَافِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 76
Büyüklük
فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 77
Derken disi deveyi bogazladilar ve Rablerinin buyrugundan disari çiktilar; "Ey Sâlih, eger hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettigin (o azabi) bize getir! "dediler.
فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 78
Bunun üzerine hemen onlari, o sarsinti yakaladi, yurtlarinda diz üstü çökekaldilar.
فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 79
Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve söyle dedi: "Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiligini teblig ettim ve size ögüt verdim, fakat siz ögüt verenleri sevmiyorsunuz."
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 80
Lût'u da (peygamber olarak) gönderdik. Kavmine dedi ki: "Sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadigi fuhusu mu yapiyor sunuz?
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 81
Çünkü siz kadinlari birakip da sehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Belki de siz haddi asan bir kavimsiniz.
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 82
Kavminin cevabi: "Onlari (Lût'u ve taraftarlarini) kentinizden çikarin, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmis! "demelerinden baska bir sey olmadi.
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 83
Biz de onu ve ailesini kurtardik, yalniz karisi(ni kurtarmadik) çünkü o, geride kalanlardan oldu.
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 84
Ve üzerlerine bir (azab) yagmuru yagdirdik. Bak ki günahkârlarin sonu nasil oldu!
وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءَتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاحِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 85
Medyen'e de kardesleri Suayb'i (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan baska bir ilâhiniz yoktur. Size Rabbinizden açik bir delil geldi: Ölçüyü ve tartiyi tam yapin, insanlarin esyalarini eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayin; eger inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"
وَلاَ تَقْعُدُواْ بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاذْكُرُواْ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلاً فَكَثَّرَكُمْ وَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 86
Tehdit ederek, inananlari Allah yolundan alikoyarak ve o yolun egriligini arayarak öyle her yolun basinda oturmayin. Düsünün ki siz az idiniz de O sizi çogaltti. Bakin ki bozguncularin sonu nasil olmustur.
وَإِن كَانَ طَائِفَةٌ مِّنكُمْ آمَنُواْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَائِفَةٌ لَّمْ يُؤْمِنُواْ فَاصْبِرُواْ حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 87
Eger içinizden bir grup benimle gönderilene inanir, bir grup da inanmazsa, Allah aramizda hükmedinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayirlisidir.
قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 88
Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Su'ayb! Ya mutlaka seni ve seninle beraber inananlari kentimizden çikaririz, ya da dinimize dönersiniz!" Dedi ki; "Istemesek de mi (bizi yurdumuzdan çikaracak veya dinimizden döndüreceksiniz?)"
قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللَّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 89
(Andolsun ki), Allah bizi ondan (kâfirlikten) kurtardiktan sonra tekrar sizin dininize dönersek, Allah'a karsi iftira etmis oluruz. Rabbimiz Allah'in dilemesi hali müstesna geri dönmemiz bizim için olacak sey degildir. Rabbimizin ilmi her seyi kusatmistir. Biz sadece Allah'a dayaniriz. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasinda adaletle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayirlisisin.
وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا إِنَّكُمْ إِذَاً لَّخَاسِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 90
Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Eger Su'ayb'a uyarsaniz o takdirde siz mutlaka ziyana ugrarsiniz."
فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 91
Derken o (müthis) sarsinti onlari yakalayiverdi, yurtlarinda diz üstü çökekaldilar.
الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْا فِيهَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَانُواْ هُمُ الْخَاسِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 92
Su'ayb'i yalanlayanlar, sanki yurtlarinda hiç senlik tutmamis gibi oldular. Su'ayb'i yalanlayanlar var ya iste ziyana ugrayanlar, onlar oldular.
فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ آسَى عَلَى قَوْمٍ كَافِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 93
(Su'ayb) onlardan öteye döndü de: "Ey kavmim! dedi, ben size Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyurdum ve size ögüt verdim, artik kâfir bir kavme nasil acirim?"
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّبِيٍّ إِلاَّ أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 94
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun halkini -yalvarip yakarsinlar diye mutlaka yoksulluk ve darlikla sikmisizdir.
ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَوْا وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءَنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 95
Sonra kötülügü degistirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çogaldilar ve: "Atalarimiza da böyle darlik ve sevinç dokunmustu." dediler ve hemen onlari, hiç farkinda olmadiklari bir sirada ansizin yakaladik.
وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 96
(O) ülkelerin halki inanip (Allah'in azabindan) korunsalardi, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardik; fakat yalanladilar, biz de onlari kazandiklariyla yakaladik.
أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتًا وَهُمْ نَائِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 97
Acaba o ülkelerin halki, geceleyin uyurlarken kendilerine azabimizin gelmeyeceginden emin mi idiler?
أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 98
Yoksa o ülkelerin halki, kusluk vakti eglenirlerken onlara azabimizin gelmeyeceginden emin mi idiler?
أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللَّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 99
Allah'in tuzagindan (kurtulacaklarina) emin mi oldular? Ziyana ugrayan topluluktan baskasi, Allah'in tuzagindan emin olmaz.
أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الأَرْضَ مِن بَعْدِ أَهْلِهَا أَن لَّوْ نَشَاء أَصَبْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 100
Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâlâ su gerçek belli olmadi mi ki: Eger biz dileseydik onlari da günahlarindan dolayi musibetlere ugratirdik! Biz onlarin kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) isitmezler.
تِلْكَ الْقُرَى نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَائِهَا وَلَقَدْ جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ مِن قَبْلُ كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللَّهُ عَلَىَ قُلُوبِ الْكَافِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 101
Iste o ülkeler ki, sana onlarin haberlerinden bir kismini anlatiyoruz Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçik deliller (mucizeler) getirmislerdi. Fakat önceden yalanladiklari gerçeklere iman edecek degillerdi. Iste o kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 102
Onlarin çogunda, sözde durma (diye bir sey) bulamadik. Gerçek su ki, onlarin çogunu yoldan çikmis bulduk.
ثُمَّ بَعَثْنَا مِن بَعْدِهِم مُّوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُواْ بِهَا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 103
Sonra onlarin arkasindan Musa'yi mucizelerimizle Firavun'a ve topluluguna gönderdik. Tuttular o mucizeleri inkâr ettiler. Ettiler de bak, o bozguncularin âkibetleri nasil oldu!
وَقَالَ مُوسَى يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 104
Musa: "Ey Firavun! Bil ki ben âlemlerin Rabbi tarafindan gönderilmis bir peygamberim." dedi.
حَقِيقٌ عَلَى أَن لاَّ أَقُولَ عَلَى اللَّهِ إِلاَّ الْحَقَّ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 105
Allah'a karsi ilk görevim, hak olandan baska bir sey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artik Israilogullarini benimle gönder.
قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 106
Firavun: "Eger bir mucize getirdiysen ve eger dogru söyleyenlerden isen onu göster" dedi.
فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 107
Bunun üzerine Musa, asâsini yere birakiverdi, o da birdenbire kocaman bir ejderha kesiliverdi.
وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 108
Ve Musa elini koynundan çikariverdi, eli bembeyaz olmus, bakanlarin gözünü kamastiriyordu.
قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 109
Firavun'un kavminden ileri gelenler, "Muhakkak bu çok bilgili bir sihirbazdir." dediler.
يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 110
O, sizi yurdunuzdan çikarmak istiyor. (Firavun): "O halde siz ne diyorsunuz?" dedi.
قَالُواْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 111
Onlar da "onu ve kardesini beklet, sehirlere de toplayicilar gönder." dediler.
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 112
"Bütün bilgiç sihirbazlari sana getirsinler."
وَجَاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُواْ إِنَّ لَنَا لأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 113
O sihirbazlar Firavun'a geldiler: "Galip gelirsek bize muhakkak mükâfat var degil mi?" dediler.
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 114
"Evet" dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakinlarimdan olacaksiniz."
قَالُواْ يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 115
Sihirbazlar, Musa'ya: "Ey Musa! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksin, yoksa biz mi?" dediler.
قَالَ أَلْقُواْ فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُواْ أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاؤُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 116
Musa, "Siz atin" dedi. Atacaklarini atinca herkesin gözünü büyülediler ve onlari dehsete düsürdüler. Dogrusu büyük bir sihir gösterdiler.
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 117
Biz de Musa'ya "Sen de asâni birakiver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onlarin bütün uydurduklarini yakalayip yutuverdi.
فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 118
Artik hakikat ortaya çikmis ve onlarin bütün yaptiklari bosa gitmisti.
فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 119
Orada maglup olmus ve küçük düsmüslerdi.
وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 120
Sihirbazlar hep birden secdeye kapandilar.
قَالُواْ آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 121
"Âlemlerin Rabbine iman ettik." dediler.
رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 122
"Musa'nin ve Harun'un Rabbine."
قَالَ فِرْعَوْنُ آمَنتُم بِهِ قَبْلَ أَن آذَنَ لَكُمْ إِنَّ هَذَا لَمَكْرٌ مَّكَرْتُمُوهُ فِي الْمَدِينَةِ لِتُخْرِجُواْ مِنْهَا أَهْلَهَا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 123
Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "Süphesiz bu bir hiledir, siz bunu sehirde kurmussunuz, yerli halki oradan çikarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksiniz!"
لأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلافٍ ثُمَّ لأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 124
"Ellerinizi ve ayaklarinizi çaprazlama kestirecegim, sonra da bilin ki, sizi astiracagim."
قَالُواْ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 125
Onlar da: "Süphesiz o takdirde biz Rabbimize dönecegiz." dediler.
وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 126
"Senin bize kizman da sirf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayidir. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabir yagdir ve canimizi müslüman olarak al." derler.
وَقَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ أَتَذَرُ مُوسَى وَقَوْمَهُ لِيُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ وَيَذَرَكَ وَآلِهَتَكَ قَالَ سَنُقَتِّلُ أَبْنَاءَهُمْ وَنَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ وَإِنَّا فَوْقَهُمْ قَاهِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 127
Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: "Seni ve ilâhlarini terketsinler de yeryüzünde fesat çikarsinlar diye mi Musa'yi ve kavmini serbest birakacaksin?" Firavun da dedi ki: "Onlarin ogullarini öldürecegiz, kizlarini sag birakacagiz ve onlar üzerinde kahredici bir üstünlüge sahibiz."
قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللَّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 128
Musa, kavmine dedi ki: "Allah'in yardimini ve lütfunu isteyin ve sabir gösterin. Süphesiz ki yeryüzü Allah'indir. Kullarindan diledigini ona mirasçi kilar. Sonunda kurtulus müttakilerindir."
قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِيَنَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 129
Kavmi de dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de eziyet gördük, sen geldikten sonra da." Musa dedi ki: "Umulur ki, Rabbiniz düsmanlarinizi helak edip de sizi yeryüzünde halife kilacaktir ve sizin nasil isler yaptiginiza bakacaktir."
وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 130
Gerçekten biz, Firavun sülâlesini, senelerce kitlik ve gelir noksanligi içinde tutup kivrandirdik ki, düsünüp ibret alsinlar.
فَإِذَا جَاءَتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللَّهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 131
Fakat kendilerine iyilik geldigi zaman, iste bu bizim hakkimizdir, dediler, baslarina bir kötülük gelince de, iste bu Musa ile yanindakilerin ugursuzlugu yüzünden, dediler. Iyi bilin ki, onlarin ugursuzlugu Allah katindandir. Lâkin çogu bunu bilmezler.
وَقَالُواْ مَهْمَا تَأْتِنَا بِهِ مِن آيَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَا فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 132
"Ve sen büyülemek için her ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak degiliz," dediler.
فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاتٍ فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 133
Biz de kudretimizin ayri ayri alâmetleri olmak üzere baslarina tufan, çekirge, hasereler, kurbagalar ve kan gönderdik, yine inad edip direndiler ve çok mücrim (suçlu) bir kavim oldular.
وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُواْ يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَائِيلَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 134
Ne zaman ki, azap üzerlerine çöktü, dediler ki, "Ey Musa! Bizim için Rabbine dua et, sana olan ahdi hürmetine eger bizden bu azabi kaldirir uzaklastirirsan, yemin olsun ki, sana kesinlikle iman edecegiz. Ve Israilogullarini seninle birlikte gönderecegiz."
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُم بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 135
Ne zaman ki, belli bir süreye kadar onlardan azabi kaldirdik, derhal yeminlerini bozdular.
فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 136
Biz de, âyetlerimizi inkâr ettikleri ve onlara kulak vermedikleri için kendilerinden intikam aldik da hepsini denizde bogduk.
وَأَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِينَ كَانُواْ يُسْتَضْعَفُونَ مَشَارِقَ الأَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنَى عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ بِمَا صَبَرُواْ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهُ وَمَا كَانُواْ يَعْرِشُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 137
Ve o hirpalanip ezilmekte olan kavmi de yeryüzünün, bereketle donattigimiz dogusuna ve batisina mirasçi yaptik. Ve böylece Rabbinin, Israilogullarina olan o güzel vaadi, sabirlari yüzünden gerçeklesti. Biz de Firavun ile kavminin yapageldikleri sanat eserlerini ve diktikleri binalari yerle bir ettik.
وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتَوْا عَلَى قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَى أَصْنَامٍ لَّهُمْ قَالُواْ يَا مُوسَى اجْعَل لَّنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 138
Ve Israilogullarinin denizden geçmelerini sagladik? Derken bir kavme vardilar ki, onlar, kendilerine mahsus bir takim putlara tapiyorlardi. Dediler ki; Ey Musa! Onlarin tanrilari gibi, sen de bize bir tanri yap! Musa da onlara dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz.
إِنَّ هَؤُلاء مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيهِ وَبَاطِلٌ مَّا كَانُواْ يَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 139
Çünkü o gördüklerinizin içinde bulunduklari din, yok olmaya mahkûmdur ve bütün yaptiklari batildir.
قَالَ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِيكُمْ إِلَهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 140
Sizi âlemlere üstün kilan Allah oldugu halde, ben size O'ndan baska ilâh mi arayayim! dedi.
وَإِذْ أَنجَيْنَاكُم مِّنْ آلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُوءَ الْعَذَابِ يُقَتِّلُونَ أَبْنَاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَاءكُمْ وَفِي ذَلِكُم بَلاء مِّن رَّبِّكُمْ عَظِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 141
Hani sizi, Firavun sülâlesinin elinden kurtardigimiz zaman, hatirlasaniza, size azabin kötüsünü yapiyorlardi; ogullarinizi öldürüyorlar, kizlarinizi sag birakiyorlardi. Bunda sizin için Rabbiniz tarafindan büyük imtihan vardi.
وَوَاعَدْنَا مُوسَى ثَلاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً وَقَالَ مُوسَى لأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلاَ تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 142
Ve Musa'ya otuz geceye vaat verdik ve süreye bir on gece daha ekledik ve böylece Rabbinin mikati (tayin ettigi vakit) tam kirk gece oldu. Musa, kardesi Harun'a söyle dedi: Kavmim içinde benim yerime geç, islaha çalis ve bozguncularin yolundan gitme!
وَلَمَّا جَاءَ مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 143
Ne zaman ki, Musa, mikatimiza geldi, Rabbi ona kelâmiyla ihsanda bulundu. "Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayim sana". dedi. Rabbi ona buyurdu ki; "Beni katiyyen göremezsin ve lâkin daga bak, eger o yerinde durabilirse, sonra sen de beni göreceksin". Daha sonra Rabbi daga tecelli edince onu yerle bir ediverdi, Musa da baygin düstü. Ayilip kendine gelince, "Sen sübhansin", "tevbe ettim, sana döndüm ve ben inananlarin ilkiyim," dedi.
قَالَ يَا مُوسَى إِنِّي اصْطَفَيْتُكَ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالاتِي وَبِكَلامِي فَخُذْ مَا آتَيْتُكَ وَكُن مِّنَ الشَّاكِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 144
Allah buyurdu: Ey Musa! Sana verdigim peygamberlikle ve kelâmimla seni insanlar üzerine seçkin kildim. Sana verdigime siki saril ve sükredenlerden ol!
وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الأَلْوَاحِ مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْعِظَةً وَتَفْصِيلاً لِّكُلِّ شَيْءٍ فَخُذْهَا بِقُوَّةٍ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُواْ بِأَحْسَنِهَا سَأُرِيكُمْ دَارَ الْفَاسِقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 145
Ve onun için o levhalarda her seyden yazdik, nasihat ve hükümlerin ayrintilarina ait herseyi (belirttik). Haydi bunlara siki saril, kavmine de emret, onlar da en güzeline sarilsinlar. Size yakinda o fasiklarin yurdunu gösterecegim.
سَأَصْرِفُ عَنْ آيَاتِيَ الَّذِينَ يَتَكَبَّرُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَإِن يَرَوْا كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا وَإِن يَرَوْا سَبِيلَ الرُّشْدِ لاَ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً وَإِن يَرَوْا سَبِيلَ الْغَيِّ يَتَّخِذُوهُ سَبِيلاً ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَكَانُواْ عَنْهَا غَافِلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 146
Yeryüzünde haksiz yere büyüklük taslayanlari, âyetlerimizi anlamaktan uzak tutacagim. Onlar ki, bütün âyetlerimizi görseler de onlara iman etmezler. Dogru yolu görseler de o yolu tutup gitmezler. Eger sapiklik yolunu görürlerse tutar onu izlerler. Çünkü onlar âyetlerimizi inkâr etmeyi âdet edinmisler ve onlardan hep gafil olagelmislerdir.
وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَلِقَاء الآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ هَلْ يُجْزَوْنَ إِلاَّ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 147
Âyetlerimizi ve ahiretteki karsilasmayi inkâr edenlerin amelleri hepten bosa gitmistir. Çekecekleri ceza kendi yaptiklarindan baskasi mi olacaktir?
وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَى مِن بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلاً جَسَدًا لَّهُ خُوَارٌ أَلَمْ يَرَوْا أَنَّهُ لاَ يُكَلِّمُهُمْ وَلاَ يَهْدِيهِمْ سَبِيلاً اتَّخَذُوهُ وَكَانُواْ ظَالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 148
Musa'nin arkasindan kavmi, tutmus süs takilarindan bögüren bir buzagi heykeli edinmislerdi. O buzaginin kendilerine bir söz söylemedigini ve bir yol gösteremedigini görmemisler miydi? Fakat yine de onu tanri edindiler ve zalimlerden oldular.
وَلَمَّا سُقِطَ فِي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْا أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 149
Ne zaman ki, ellerine kiragi düsürüldü (yaptiklarina pisman oldular), o zaman sapitmis olduklarini gördüler. "Yemin olsun ki; eger Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bagislamazsa, muhakkak biz kötü akibete düsenlerden olacagiz." dediler.
وَلَمَّا رَجَعَ مُوسَى إِلَى قَوْمِهِ غَضْبَانَ أَسِفًا قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِن بَعْدِيَ أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ وَأَلْقَى الأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ قَالَ ابْنَ أُمَّ إِنَّ الْقَوْمَ اسْتَضْعَفُونِي وَكَادُواْ يَقْتُلُونَنِي فَلاَ تُشْمِتْ بِيَ الأعْدَاء وَلاَ تَجْعَلْنِي مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 150
Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndügünde söyle dedi: "Bana arkamdan ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin emriyle dönüsümü beklemeden acele mi ettiniz?" Elindeki levhalari birakti ve kardesi Harun'u basindan tutarak kendine dogru çekmeye basladi. Harun, "Ey anamin oglu!" dedi, "inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardi, sen de bana böyle yaparak düsmanlari sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma."
قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 151
Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Beni ve kardesimi bagisla! Bizi rahmetinin içine al. Sen merhametlilerin en merhametlisisin."
إِنَّ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُفْتَرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 152
Süphesiz o buzagiyi tanri edinenlere Rablerinden bir gazap, dünya hayatinda iken de bir zillet erisecektir. Iste biz, iftiracilari böyle cezalandiririz.
وَالَّذِينَ عَمِلُواْ السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُواْ مِن بَعْدِهَا وَآمَنُواْ إِنَّ رَبَّكَ مِن بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَّحِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 153
O kötü amelleri isleyip de sonra arkasindan tevbe ve iman edenler için hiç süphe yok ki, Rabbin bundan sonra yine de affedici ve merhamet edicidir.
وَلَمَّا سَكَتَ عَن مُّوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الأَلْوَاحَ وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 154
Musa'nin öfkesi geçince levhalari aldi. Onlardaki yazida, ancak Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve rahmet vardi.
وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 155
Bir de Musa, mîkatimiz için (tayin ettigimiz vakitte tevbe için) kavminden yetmis erkek seçti. Ne zaman ki, bunlari o sarsinti yakaladi, iste o zaman Musa: "Rabbim! dedi, dileseydin bunlari da, beni de daha önce helâk ederdin. Simdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptiklari yüzünden helâk mi edeceksin? O is de senin imtihanindan baska bir sey degildi. Sen bu imtihanla diledigini sapiklikta birakir, diledigini de hidayete erdirirsin. Bizim velimiz sensin. Artik bizi bagisla, merhamet et, sen bagislayanlarin en hayirlisisin."
وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 156
"Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük." Buyurdu ki, azabim var, onu diledigime isabet ettiririm, rahmetim de vardir , o ise her seyi kaplamis ve kusatmistir. Onu da özellikle korunanlara, zekatini verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsus kilacagim.
الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَالأَغْلالَ الَّتِي كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذِينَ آمَنُواْ بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُواْ النُّورَ الَّذِيَ أُنزِلَ مَعَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 157
Onlar ki, o ümmî peygambere uyarlar, yanlarindaki Tevrat ve Incil'de yazilmis bulacaklari o peygambere uyup, onun izinden giderler ki, o, onlara iyiyi emreder ve onlari kötülüklerden alikoyar, temiz ve hos seyleri kendilerine helâl kilar, murdar ve kötü seyleri de üzerlerine haram kilar, sirtlarindan agir yükleri indirir, üzerlerindeki baglari ve zincirleri kirar atar, iste o vakit ona iman eden, ona kuvvetle saygi gösteren, ona yardimci olan ve onun peygamberligi ile birlikte indirilen nuru izleyen kimseler var ya, iste asil murada eren kurtulmuslar onlardir.
قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 158
De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'in resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan baska hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de, dirilten de O'dur. Bundan dolayi gelin, Allah'a ve resulüne iman edin. Allah'a ve Allah'in bütün kelâmlarina iman etmis bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun ki, hidayete erebilesiniz.
وَمِن قَوْمِ مُوسَى أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 159
Musa'nin kavminden dogru yolu gösteren ve dogrulukla adalet yapan bir topluluk da vardi.
وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 160
Biz onlari oniki kabileye, o kadar ümmete ayirdik. Ve kavmi kendisinden su istedigi zaman Musa'ya, elindeki asâ ile tasa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o tastan oniki pinar akmaya basladi. Halkin her biri su alacagi yeri iyice ögrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvasi ve bildircin indirdik. Size rizik olarak ihsan ettigimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadilar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardi.
وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُواْ هَذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ وَقُولُواْ حِطَّةٌ وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّدًا نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ سَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 161
Ve o vakit onlara denilmisti ki; Su sehre yerlesin ve orada dilediginiz seylerden yiyin, "hitta" (günahlarimizi bagisla.) deyin ve secde ederek kapisindan girin ki, suçlarinizi bagislayalim. Iyilere nimetlerimizi daha da arttiracagiz.
فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَظْلِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 162
Içlerinden bir kisim zalimler, sözü degistirdiler, kendilerine söylenenden baska sekle soktular. Zulmü aliskanlik haline getirdikleri için biz de üzerlerine gökten azap yagdirdik.
وَاسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 163
Bir de onlara, o deniz kiyisindaki sehrin basina gelenleri sor. O sirada onlar cumartesi yasagina riayet etmiyorlardi. Cumartesi günü baliklar akin akin geliyorlardi, yasak olmadigi gün gelmiyorlardi. Yoldan çikip sapiklik yaptiklari için biz de onlari iste böyle siniyorduk.
وَإِذْ قَالَتْ أُمَّةٌ مِّنْهُمْ لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا قَالُواْ مَعْذِرَةً إِلَى رَبِّكُمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 164
Içlerinden bir topluluk, "Allah'in helâk edecegi, ya da çetin bir azapla cezalandiracagi bir kavme ne diye nasihat ediyorsunuz" dedigi vakit, o uyarida bulunanlar dediler ki; "Rabbiniz tarafindan mazur görülmemiz için, bir de belki günahlardan sakinirlar diye."
فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ أَنجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ وَأَخَذْنَا الَّذِينَ ظَلَمُواْ بِعَذَابٍ بَئِيسٍ بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 165
Onlar yapilan bunca nasihati unuttuklari zaman, o kötülükten sakindiranlari kurtardik, o zalimleri de fena hareketlerinden dolayi siddetli bir azaba ugrattik.
فَلَمَّا عَتَوْا عَن مَّا نُهُواْ عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 166
Böylece onlar kibre kapilip yasak kilinan seylerden vazgeçmeyince, biz de onlara, hor ve zelil maymunlar olun, dedik.
وَإِذْ تَأَذَّنَ رَبُّكَ لَيَبْعَثَنَّ عَلَيْهِمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَن يَسُومُهُمْ سُوءَ الْعَذَابِ إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 167
O Vakit Rabbin iste su ahdi ilan edip bildirdi ki: Kiyamet gününe kadar onlara en kötü muameleyi yapacak olan kimseleri baslarina gönderecektir. Muhakkak ki, Rabbin hizla cezalandirandir ve yine muhakkak ki O, çok affedici, çok merhametlidir.
وَقَطَّعْنَاهُمْ فِي الأَرْضِ أُمَمًا مِّنْهُمُ الصَّالِحُونَ وَمِنْهُمْ دُونَ ذَلِكَ وَبَلَوْنَاهُمْ بِالْحَسَنَاتِ وَالسَّيِّئَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 168
Ve onlari yeryüzünde birçok ümmetlere ayirdik. Içlerinde iyi olanlari da vardi, olmayanlari da. Onlari biz, bazan nimetlerle, bazan da musibetlerle imtihana çektik. Sonunda belki hakka dönerler diye.
فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأَدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مِّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يَقُولُواْ عَلَى اللَّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 169
Derken kitabi (Tevrat'i) miras alan bozuk bir nesil bunlarin yerini aldi. Bize nasil olsa magfiret edilecek diyerek, su alçak dünya malini aliyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüsvet gelse onu da alirlar. Allah'a karsi haktan baska bir sey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabin hükmü üzere misak alinmamis miydi? Ve onun içindekileri okuyup ögrenmemisler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayirlidir. Hâlâ aklinizi basiniza almayacak misiniz?
وَالَّذِينَ يُمَسِّكُونَ بِالْكِتَابِ وَأَقَامُواْ الصَّلاةَ إِنَّا لاَ نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 170
Kitaba sarilanlara ve namazi kilmaya devam edenlere gelince, biz o iyilerin ecrini hiçbir zaman yitirmeyiz.
وَإِذ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّواْ أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 171
Hani bir zamanlar biz o dagi gölgelik gibi tepelerine çekmistik de üzerlerine düsüyor zannettikleri bir sirada demistik ki; "size verdigimiz kitabi kuvvetle tutun ve içindekini hatirinizdan çikarmayin, umulur ki korunursunuz."
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 172
Bir de Rabbin, Âdemogullarindan, bellerindeki zürriyetlerini alip da onlari kendi nefislerine sahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" dedigi vakit, "pekâlâ Rabbimizsin, sahidiz" dediler. (Bunu) kiyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu." demeyesiniz diye (yapmistik).
أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 173
Yahut, atalarimiz daha önce sirk kosmuslardi. Biz onlardan sonra gelen bir nesil idik, simdi o batil yolu tutanlarin yaptiklari yüzünden bizi helâk mi edeceksin, demeyesiniz diye (yapmistik).
وَكَذَلِكَ نُفَصِّلُ الآيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 174
Ve iste biz, âyetleri böyle ayrintili olarak açikliyoruz ki, belki dönerler.
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِيَ آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 175
Onlara, kendisine âyetlerimizi sundugumuz o adamin kissasini da anlat; âyetlerden siyrilip çikti, derken onu seytan arkasina takti, en sonunda da helak olanlardan oldu.
وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ إِن تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ أَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَث ذَّلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 176
Ve eger dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçakliga saplandi kaldi ve kendi keyfinin ardina düstü. Artik onun ibret verici hali o köpegin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatir solur, biraksan da solur. Iste bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kissayi iyice anlat, belki biraz düsünürler.
سَاء مَثَلاً الْقَوْمُ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَأَنفُسَهُمْ كَانُواْ يَظْلِمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 177
Âyetlerimizi inkâr edip, sirf kendilerine zulmeden o kavmin hali ne kadar kötüdür!
مَن يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 178
Allah kime hidayet ederse, o hidayete erer, kimi de dalalette birakirsa, iste onlar hüsrana ugrayanlarin ta kendileri olurlar.
وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 179
Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçogunu cehennem için yarattik. Onlarin kalbleri vardir, fakat onunla gerçegi anlamazlar. Gözleri vardir, fakat onlarla görmezler. Kulaklari vardir, fakat onlarla isitmezler. Iste bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da asagidirlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.
وَلِلَّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَائِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 180
Oysa en güzel isimler Allah'indir. Bundan dolayi Allah'a onlarla dua edin. Onun isimlerinde sapiklik eden mülhidleri (inkârcilari) terkedin. Onlar yakinda yaptiklarinin cezasini çekecekler.
وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 181
Yine bizim yarattigimiz insanlardan öyle bir ümmet var ki, onlar hakka yol gösterirler ve o hak ile adaleti yerine getirirler.
وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 182
Âyetlerimizi inkâr edenlere gelince, biz onlari, bilemiyecekleri yönlerden derece derece düsüse yuvarlayacagiz.
وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 183
Ayrica ben onlara mühlet de veririm. Fakat benim tuzak kurup helâk edisim pek çetindir.
أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ مَا بِصَاحِبِهِم مِّن جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ نَذِيرٌ مُّبِينٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 184
Onlar arkadaslarinda herhangi bir cinnet bulunmadigini hiç düsünmediler mi? O, açik bir uyaricidan baska biri degildir.
أَوَلَمْ يَنظُرُواْ فِي مَلَكُوتِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ وَأَنْ عَسَى أَن يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ أَجَلُهُمْ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 185
Allah'in göklerdeki ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah'in yaratmis oldugu herhangi bir seye ve ecellerinin gerçekten yaklasmis olmasi ihtimaline hiç bakmadilar mi? Artik bu Kur'ân'dan sonra baska hangi söze inanacaklar.
مَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَلاَ هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 186
Allah kimi saptirirsa onu yola getirecek bir kimse yoktur. O, onlari kendi hâllerine birakir ve kendi azginliklari içinde yuvarlanip giderler.
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللَّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 187
Sana, ne zaman kopacak diye kiyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnizca Rabbimin katindadir. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan baskasi degildir. Onun agirligina göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansizin gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormussun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katindadir. Fakat insanlarin çogu bunu bilmezler.
قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللَّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 188
De ki, ben kendi kendime Allah'in dilediginden baska ne bir menfaat elde etmeye, ne de bir zarari önlemeye malik degilim. Ben eger gaybi bilseydim daha çok hayir yapardim ve kötülük denilen sey yanima ugramazdi. Ben iman edecek bir kavme müjde veren ve uyaran bir peygamberden baska biri degilim.
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلاً خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّا أَثْقَلَت دَّعَوَا اللَّهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ آتَيْتَنَا صَالِحًا لَّنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 189
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye esini de ondan yaratan Allah'tir. O, esini kucaklayip sarilinca (ona yaklasinca), esi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldi). Bir müddet böyle geçti, derken yükü agirlasti. O vakit ikisi birden Rableri olan Allah'a söyle dua ettiler: "Eger bize salih bir evlat verirsen, biz muhakkak sükredenlerden olacagiz."
فَلَمَّا آتَاهُمَا صَالِحًا جَعَلاَ لَهُ شُرَكَاء فِيمَا آتَاهُمَا فَتَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 190
Fakat Allah, kendilerine salih bir evlat verince, her ikisi de tuttular verdigi evlatlar üzerine ona ortak kosmaya basladilar. Allah, onlarin kostuklari sirkten münezzehtir.
أَيُشْرِكُونَ مَا لاَ يَخْلُقُ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 191
Hiçbir sey yaratmayan ve kendileri yaratilmis olan putlari mi Allah'a ortak ediyorlar, ona es kosuyorlar?
وَلاَ يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلاَ أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 192
Bu putlar, ne o tapinanlara, ne de kendi kendilerine yardim edebilirler.
وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَتَّبِعُوكُمْ سَوَاء عَلَيْكُمْ أَدَعَوْتُمُوهُمْ أَمْ أَنتُمْ صَامِتُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 193
Eger siz onlari dogru yola çagirsaniz, size uymazlar. Onlari ha çagirmissiniz, ha çagirmayip susmussunuz, hiç fark etmez.
إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ عِبَادٌ أَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَجِيبُواْ لَكُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 194
Allah'i birakip taptiklariniz da tipki sizin gibi kullardir. Eger iddianizda dogru iseniz haydi onlari çagirin da size cevap versinler.
أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا قُلِ ادْعُواْ شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلاَ تُنظِرُونِSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 195
Onlarin yürüyecek ayaklari, tutacak elleri, görecek gözleri veya isitecek kulaklari mi var? De ki: "Haydi çagirin o ortaklarinizi, sonra bana istediginiz tuzagi kurun ve elinizden gelirse göz açtirmayin."
إِنَّ وَلِيِّيَ اللَّهُ الَّذِي نَزَّلَ الْكِتَابَ وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِحِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 196
"Zira benim velim, o kitabi indiren Allah'tir. Ve O, salih kullarina sahip çikar."
وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلا أَنفُسَهُمْ يَنصُرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 197
"Sizin Allah'tan baska taptiklariniz ise ne size yardim edebilirler, ne de kendi kendilerine yardimlari dokunur."
وَإِن تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَى لاَ يَسْمَعُواْ وَتَرَاهُمْ يَنظُرُونَ إِلَيْكَ وَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 198
"Siz onlari dogru yola çagiracak olsaniz da duymazlar." Onlarin sana baktiklarini görürsün, bakarlar, ama görmezler.
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 199
Sen yine de affa saril, iyiligi emret ve cahillerden yüz çevir.
وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 200
Eger seytandan bir vesvese, bir gicik gelirse hemen Allah'a sigin. Muhakkak ki, Allah hakkiyla isiten, kemaliyle bilendir.
إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِّنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُواْ فَإِذَا هُم مُّبْصِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 201
Allah'tan korkanlar, kendilerine seytandan bir vesvese ilistigi zaman, durup düsünürler de derhal kendi basiretlerine sahib olurlar.
وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لاَ يُقْصِرُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 202
Seytanlarin kardeslerine gelince, onlar öbürlerini sapikliga sürüklerler, sonra da yakalarini birakmazlar.
وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِم بِآيَةٍ قَالُواْ لَوْلاَ اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَى إِلَيَّ مِن رَّبِّي هَذَا بَصَائِرُ مِن رَّبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 203
Onlara (arzularina göre) bir âyet getirmedigin zaman, derleyip toplasaydin ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarim, iste bütünüyle bu Kur'ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözünü açacak beyanlardir), iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir.
وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 204
Kur'ân okundugu zaman, hemen susup onu dinleyin, umulur ki, rahmete nâil olursunuz.
وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 205
Sabah aksam demeden, kendi içinden, korkarak ve yalvararak, alçak sesle Rabbini an ve gafillerden olma.
إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَSorah Al-A'raf (The Heights ) Verse Number 206
Zira Rabbinin katinda olanlar, Allah'a kulluk etmekten asla kibirlenmezler, O'nu tenzih eder, sanini ulularlar ve yalnizca O'na secde ederler.